13 Ağustos 2011 Cumartesi

Yalandan da Olsa - Rüyalar

"Sana bi hikaye anlatayım mı?"
"Anlat?!"
...
Toplantıdayım. Serhat Abi hararetli şekilde bişeyler anlatıyor. Aralarda da duraklayıp, Nesrin'e ve sana not almanızı söylüyor. Korcan ile Seren konunun dışında geyik muhabbeti döndürüyorlar. Yağız odanın köşesinden Serhat Abi'yi onaylıyor Alimoğlu'yla dalga geçmekten fırsat bulduğu zamanlar. Ben ise yavaş yavaş bakıyorum etrafa. Sağdan sola doğru gezdiriyorum kafamı. O an sesler kesiliyor sadece insanlar kalıyor geriye kendi telaşlarında olan. Sonra gözüm birine takılıyor. Hoşlanmak değil bu, hayır. Kesinlikle böyle bir şey değil. Trafikte kaza seyreder gibi, çamaşır makinasının önüne çömelmiş küçük bir çocuk gibi bakıyorum ona. Hayran hayran değil. Salak salak "içim bir hoş olarak" da değil. İnceliyorum sanki. "Niye hala bakıyorum ki?"'ye cevap arıyorum. Ama bulamıyorum. Oracıkta geçen bir kaç dakika bu mühim evrensel problemimi çözmek için uğraş verirken bana saatler gibi geliyor. Yelkovan gelecekten korkar hale geliyor, bir adım daha atmaktan imtina ediyor.
***
Akşam Yemeği, Ankara
Tam saatinde geliyorum mekana, ne bir eksik ne bir fazla. Sonra bir anda vazgeçiyorum içeri girmekten. İçimi bilindik, her zaman yanımda olan o his kaplıyor. "Lan ya kimse gelmediyse daha. Salla ya biraz dolan etrafta o zamana kadar elbet birileri de damlar." İçeri girmeden hemen görüyorum dolu masayı. Gözlerim onu arıyor. Aciliyeti devralan husus, beni masadakilerle kuru ve içten olmayan selamlaşmaya mecbur bırakıyor. Zaten pek candan davranılası kişiler değil. Korcan olsaydı halbuki ya da en azından Yağız daha iyi olurdu. Tesadüfi doğru bir hamle yapıyorum ve masanın diğer tarafına geçip oturuyorum. Gereksiz naber-nasılsın muhabbetinden sonra havanın kararmaya başladığını farkediyorum. Bi pizzacıda ben ve salak üç kızla birlikte kendimi çok derbeder ve kadersiz hissediyorum. Ama ansızın bende bir hissizleşme hasıl oluyor. Tüm duyularımı kaybediyorum. Hiçbir şey göremez oluyorum. Mamafih etraf karanlık değil. Üstüne üstlük muazzam bir aydınlık peydah olmuş dükkanda. Bir yandan da ışığın zayıfladığı beynimde zuhur ediyor. Tüm bu kudretli nurun müsebbibi oymuş meğerse. O kalpleri ısıtan gülümsemesi, insana dünyaları bahşeden gözleri ile bize bakarken içten bir "merhaba" dökülüyor dudaklarından. Sonrasında ise tam karşıma oturuveriyor. Bütün geceye spoiler verircesine bir hareketle çekiyor sandalyeyi ve kuruluyor yerine...