6 Ağustos 2009 Perşembe

Başına Buyruk

son sene sendromu ve biraz daha fazlası...

Ömrün her kısmında yer alan bir tutkunun insanın kaderini çizebileceğini gösteren güç, aynı zamanda bana bu yazıyı yazdıran güç. Bilen bilir lisenin son gününü. Sanki bir daha hiçbirini göremeyeceğimi düşünmüştüm 4 sene boyunca çok şey paylaştığım insanlar için. Ama ne oldu, bazılarını düzenli görme şansım oldu, bazılarını görmeyeli 4 sene oldu. İnsan çok uç noktadaki duygu birikimlerinde yürüdüğü zaman pek rasyonel davranışlar gösteremiyor olsa gerek.

Ters bir akışla yazdığımı da iki alt satıra geçmek için elimi tuşa uzatırken farkettim. "Ankara'yı özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi" 'de arkadaş uzak diyarlar gitmiş, geri dönmüş ve içinde bulunduğu durumu anlatmıştı. Bu sefer biraz daha yakın bir zamana gidiyoruz. Hayat nane şekerleriyle* dolu gerçekten ben bunu bir kez daha anladım bu zaman git-gellerinde. Bir yolda giderken hedefinize yaklaşırsınız ama başlangıç noktasından da uzaklaşırsınız. Bir an düşünürsünüz; "bu başlangıç noktası olmasa ben asla yola çıkamazdım, geri mi dönsem acaba?" Bir seçim yaptırır insana. Hangisi daha kötü acaba diye.

Bölümümden dolayı şu birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz yaz aylarında staj görevimi yerine getirmekteyim. İçinde bulunduğumuz 2 ay boyunca Ankara'yı özleme belirtileri göstermem, önümüzdeki 3 yıl için kafamda soru işaretleri oluşturmakta. Ankara'nın ötesinde yine 4 yıl önceki gibi, gidince Ankara bir daha var olmayacakmış gibi bir endişe mevcut. Bir daha hiç göremeyecekmişim, yer yarılıp içine sokacakmışım gibi.

Tüm bunların üstüne bir de üniversitede son yıl psikolojisini de eklerseniz, müthiş bir kombinasyon elde edersiniz. Eğer lisedeki o sahneyi kaçıranlarınız, merak edenleriniz ve tekrarını isteyeniniz varsa yoğun istek üzerine kampüsümüzde tekrarlanacaktır...

...ben klavyenin tuşlarına düşen gözyaşlarına bakarken, winamp başarılı bir shuffle hamlesiyle Coldplay'den Cemetries of London'u patlatıverdi.



Nane şekeri hikayesi:

Recep rahatsızlığı sebebiyle doktora gitmiş ve sayılı gününün kaldığını öğrenmiştir. Bunun üzerine tee Yemen ellerine uzanan "müsrüflüğün lüzumu yok" iktisadi girişimini bir kenara bırakma kararı alır. Bu kararın ardından ev arkadaşlarına rastlar ve iki lafın belini kırma ihtiyacı hissderek onlara doğru seyirtir. Hal ve gidişat bildirimi sırasında "paradoks" kelimesi geçer. Recep sorar ne anlama geliyor diye. Ayten atlar; "hiç, nane şekeri". Sonra onlara başına gelenleri ve yeni iktisadi teşebbüsünü anlatır, akşam vereceği yemeği müjdeler. Kıllanan Ayten; nasıl olduğunu anlamaz ve sorar. Malum arkadaş cimrinin tekidir. Ama cevap gayet cömertçedir. "Eee, Ayten Bacu hayat nane şekerleri ile dolu".

Hiç yorum yok: